Braveheart(son sahne) Korku ve cesaret. İnsanları sıfatlandırmaya ve sınıflandırmaya yarayan, zıt gibi görünen iki kelime. Toplumumuzun büyük çoğunluğu "korkak", küçük bir dilimi ise "cesur". Bana kalırsa bu iki kelime birbirini tamamlayan iki evrenin ismidir. Korku evresi; "bir tehlikenin uyandırdığı kaygıdır". Eyleme geçmekten, bir haksızlığa ses çıkarmaktan korkarız. Belki eyleme geçmekten korktuğumuz sürece hayatlarımızda güzel şeyler... Continue Reading →
Blog
Ekrem İmamoğlu’nun tatil sorunsalı
Ne adam ama! Yıllar sonra muhalefete büyük bir seçim kazandırmış, insanların gönlünü kazanmış, çoktan cumhurbaşkanlığı adaylığı için ismi geçen biri. Bundan 2 hafta öncesine kadar Ekrem İmamoğlu bu başarılar ile anılıyordu, şimdi ise Erzurum tatili ile. Aslında tatile gitmesinde pek bir problem göremiyorum, zamanlaması depreme denk gelmiş olabilir ama sonuçta çocukları okuyor ve sömestr tatili... Continue Reading →
Bir şeyleri asla anlatamamak
Dünyanın en kötü hissi sanırım. İçinde o kadar çok kalp kırıklığı, gerçeklememiş hayaller ve gerçekleşmesini istediğin hayaller olur ama kimseye anlatamazsın. Zaten anlatabilsen de yargılarlar. Sadece oturup dinleyecek biri olsa belki anlatılabilir ama anlatabilirken kafasını bile sallamadan dinleyecek biri olmalı. Belki öyle biri olsa da anlatamazsın. Hep bana anlattılar ama ben hiç anlatamadım. Anlatmayıda denedim,... Continue Reading →
Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine
Hayatımıza şöyle dönüp baktığımızda hep tek başımıza olduğumuzu görürüz veya görmek isteriz. Kimimiz hayatında hep tek başına bir şeylerle baş etmek zorunda kalmasıyla gurur duyar. Aslında haklılık payı vardır çünkü maalesef çok daha güzel bir his bazılarımızla tanışmamıştır. İnsan tabi ki bir ağaç değil. Ağaçlar gibi her zaman ve her durumda aynı yerde kalamıyoruz. Ancak... Continue Reading →
Mahşerin Dört Atlısı
Bazı kitaplar olur ya; keşke kitap daha kalın olsaydı dediğimiz, heh işte Vicente Blasco Ibanez tam da öyle bir kitap yazmış. Çevremde bu kitabı okuyan kimseyi görmemiştim, kitap araştırırken konusu inanılmaz ilgimi çekti, aldım ve okudum. Daha okurken böyle bir kitabın nasıl bu ülkede bu kadar az okunduğunu anlayamadım. Oysa ki yazar Ibanez, kitabı çıktıktan... Continue Reading →
İnsanı başarıya ulaştıran şey
Aslında bahsetmek istediğim şey birçok kez karşımıza çıktı ama çoğumuz buna, bu hisse dikkat etmedik, anlamadık. Tabi ki başarı ve büyük işler başarma yolunda birçok şey gerekir. İnanç, tutku ve en önemlisi sabır... Fakat o annelerimizin babalarımızın söylediği "garibanın çocuğu okuyor" klişesini ortaya çıkaran "Çobandı doktor oldu!" hikayelerinin gerçekleşmesini sağlayan şey "sorumluluk"tur. Kendine, herhangi birine... Continue Reading →
Çocukluk ve adamlık
Çocukluk ve adamlık. Aslında erkeklerin hayatında iki evredir, çocukluk ve adamlık. Tabi kadınlarında hayatında eminim benzer evreler vardır. Burada kastettiğim şey olgunluk değil, olgunluk bu evrelerin ikisinde de var olabilir ya da var olmayabilir. Bahsedeceğim şey aslında yaşamda ki en önemli evre olabilir, hatta sadece evre değil, yaşam biçimi bile olabilir. Bazıları 40 yaşındadır ama... Continue Reading →
Ivan Ilyiç’in Ölümü
Kısa bir kitap için çok uzun şeyler yazmayacağım. Kitap, amansız bir hastalığın pençesinde olan Ivan Ilyiç'in ölüme yaklaşırken çevresinde ki her şeyi sorgulamasını anlatıyor. Öleceğiz. Hepimiz bir gün öleceğiz. Sistem bize maalesef hayatı yaşamaktan daha çok çalışmayı uygun görsede, öleceğimizi bilmeliyiz. Tamam çok çalışalım, iyi yerlere gelelim, insanlara iyi bir dünya bırakalım ama sonunda öleceğiz.... Continue Reading →
Kreutzer Sonat
Bazı şeyler vardır hayatta; insan reddetmeye korkar. Hatta insanın içi el vermez, kabullenmeye bile korkar. İnsan "hayır öyle hissetmiyorum böyle hissediyorum" diye kendini zorlar, kendine yalan söyler. Tolstoy ise insanların yaşadıkları gönül ilişkilerinde reddettiği, kabullenmek istemediği durumları öyle güzel ele almış, öyle güzel anlatmış ki, muhteşem. Bu kitapla beraber Tolstoy'un neden büyük yazar olduğu çok... Continue Reading →
Hatalar, özür dilemek ve pişmanlık
Hepimiz "hata" yapıyoruz. Çoğu kişi konuştuğu kelimelerin ya da davranışlarının sonuçlarını düşünmeden eylemler gerçekleştiriyor. Yine çoğu kişi "hata" dediğimiz eylemleri tekrar tekrar yaparak "hata" olmaktan çıkarıyor. Eylemlerinin sonunda da sadece bir özür diliyor. Sadece bir özür dedim çünkü bir insanın yüzüne bakınca pişmanlık görmedikten sonra özür dilemek sadece iki sözcük, bir sözdür. Sözler rüzgardır. Kalbi... Continue Reading →