Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine

Hayatımıza şöyle dönüp baktığımızda hep tek başımıza olduğumuzu görürüz veya görmek isteriz. Kimimiz hayatında hep tek başına bir şeylerle baş etmek zorunda kalmasıyla gurur duyar. Aslında haklılık payı vardır çünkü maalesef çok daha güzel bir his bazılarımızla tanışmamıştır.

İnsan tabi ki bir ağaç değil. Ağaçlar gibi her zaman ve her durumda aynı yerde kalamıyoruz. Ancak yaşadığımız toplum tıpkı bir orman gibi; toplumuzdaki insanlarda tıpkı ormanı oluşturan ağaçlar gibi. Neden bir çınar ağacı kendi gölgesinin altında, kendi boyuna erişecek ve kendinin gölgesinden kurtulacak başka bir çınar ağacının yetişmesini istemez ki? Peki neden insanlarımız kendi gölgesinin atında, kendi boyuna erişecek ve kendinin gölgesinden kurtulacak başka bir insanın yetişmesini istemez? Kendine asla ”rakip” istemeyen insanlarımız her zaman kendi yakınlarını yanı başında tutar, yakınlarını kollar. İşte burada da liyakatsiz denilen ve ülkemizin en büyük sorunu olan durum devreye girer. Gerçekten sürekli liyakatsizlikten yakınıyoruz, hem de herkes aynı durumdan yakınıyor. Peki bundan kurtulmak için ne yapmalıyız? Başkalarının yetişmesine yardım etmeliyiz, onları rakip olarak görmemeliyiz. Yani önce kendimiz için liyakat istemeliyiz. Gerçekten bir işi bizden daha iyi yapabilecek kişinin bizim yerimize geçmesi daha iyi değil midir? Sonuçta aynı toplumda veya grupta bulunuyoruz ve bu liyakat sayesinde güzel olan her şeyden bizde faydalanırız. Bir çınar ağacının, hemen yanındaki çınar ağacının boyunu geçerek onu gölge altında bırakması bir çınar ağacı için elbette kötüdür, çünkü güneşini kesecektir ve gölge altında kalacaktır. Fakat dediğim gibi insanlar ağaç değildir, güneşe ihtiyacı olsada güneşin yaktığı günlerde de gölge arar.

Eğer bir bilgi biliyorsak başkalarıyla da paylaşmalıyız, bir işin yapılışını başkalarına da öğretmeliyiz. Çünkü insan bir ağaç değildir; ağaçlar sabittir, insanlar ise hareketlidir. İnsan zamanı gelince ve duruma göre bir yerden ayrılmak zorunda kalırsa, bilgisini paylaştığı veya işi öğrettiği kişiler sayesinde çark dönmelidir. Bu dönen çark insanlara faydalı olmalıdır ve çevresine daha da çok insan katarak büyümelidir. Bu faydalı çark öyle büyümelidirki, şikayet ettiğimiz şu anki dünya düzeninin çarkından daha büyük olmalıdır. Ütopik geliyor dimi? Belki tek başımıza hiçbir şey yapamayız ancak değişim bireyden başlar. Biz kendimizi değiştirdikçe ve bilgilerimizi insanlara aktardıkça tek başımıza bir ağaç olmaktan öteye geçeriz, bir orman oluruz.

Tek başımıza mı bir yere gelmek istiyoruz? O da bir tercih olabilir fakat dönüp baktığımızda iz bıraktığımızı görmek istiyorsak; bir ulu çınar olmak için değil, bir orman olmak için çabalamalıyız. Belki çoğumuz hayatında hep tek başına bu zamana kadar geldi ama bir şeyleri değiştirmek, iz bırakmak istiyorsak “ben” değil, “biz” olmalıyız. İnsan, hayatında hep tek başına bir şeylerle baş etmek zorunda kalmasıyla gurur duymakta haklı olabilir fakat birine ve bir topluma bir şeyler öğretmekten veya yardım etmekten asla daha güzel bir his olamaz.

Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür

ve bir orman gibi kardeşçesine,

bu hasret bizim.

-Nazım Hikmet RAN

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

WordPress.com'da bir web sitesi veya blog oluşturun

Yukarı ↑

%d blogcu bunu beğendi: