
Fenerbahçe yaklaşık son 10 senedir bunalımda. Bu bunalım aslında 2010-2011 sezonunun başında Fenerbahçe’nin Avrupa kupalarından elenmesi ile başladı. Young Boys ve PAOK mağlubiyetleri sonrası Başkan Aziz Yıldırım’ın Alex’i takımdan göndermek istemesi ile bunalımın fitili ateşlendi. Daha sonra Aykut Kocaman’ın araya girmesi ve Aziz Yıldırım’ın vazgeçmesi ile bu olay kapandı fakat o sezondan itibaren kulüpte her zaman Alex konusu gündemde kaldı. Taraftar bölündü. Kimileri Alexçi kimileri Aykutçu kimileri Aziz Yıldırımcı oldu. 2010-2011 sezonu efsanevi bir şampiyonlukla bitince bu konu gündemden uzaklaştı.

Aziz Yıldırım 1 oy farkla geldiği Fenerbahçe Başkanlığı’nda çok büyük işler başardı. Fenerbahçe bu süreçte çağa ayak uydurdu. Sermaye ve bütçe inanılmaz derecede arttı. Fenerbahçe artık Dünya kulübü olma yolunda ilerliyordu. Hatta Aziz Yıldırım dünyanın en büyük ekonomi yayın organlarından olan Forbes Dergisi’nin kapağı bile oldu. Ancak kulüpte, Avrupa’da başarı pek hedeflenmiyor gibiydi. Ben bunu kulübün genlerine bağlıyorum. Fenerbahçe her zaman milliyetçi bir çizgideydi. Kuruluşundan bu yana bu her zaman böyleydi. Örneği Galatasaray her zaman daha Avrupai bir takımdı, Galatasaray’ın bu geni Avrupa’da her zaman başarı hedeflemesini ve başarı yakalamasını sağladı.

3 Temmuz süreci ile beraber, belki Türkiye’de başka bir kulübün başına gelse bir daha asla ayağa kalkamayacağı kadar çok sorunla baş etti Fenerbahçe. Belki Zico Fenerbahçe’sinden daha iyi bir kadrosu, daha iyi bir sistemi vardı Fenerbahçe’nin. Avrupa’da taraftarın beklediği başarı çok yakın duruyordu. Ancak 3 Temmuz süreci bütün rotayı değiştirdi. İlk günden itibaren şike iddialarının arkasında fetönün olduğunu söyledi Başkan ve Fenerbahçe taraftarı. O dönemde ülkede kimse onlara kulak vermedi. Bir zamanlar Fenerbahçe’den çekinen medya, Fenerbahçe’yi doğramaya, asılsız iddialar atarak kulübü ve taraftarı karalamaya başladı. 3 Temmuz süreci herkesin malumu, bu sürecin sonucunda Fenerbahçe ayakta kaldı, medyada Fenerbahçe’yi doğrayanlar ise ya hapiste ya ülkeden kaçtı.

3 Temmuz sürecinin ardından Aykut Kocaman ve Alex krizi patladı. Başkan Aziz Yıldırım bu krizi doğru yönetemedi, taraftarlar bu iki efsaneyi birbirleriyle yıprattılar. Alexçiler, Aykutçulara saldırdı. Aykutçular ise Alexçileri, Fenerbahçe’den kimse büyük değil diyerek savuşturdu, hele ki devam eden sezonda Alex gönderilince ve Fenerbahçe, Avrupa Ligi’nde yarı final görünce Aykutçular artık kimseye söz hakkı tanımıyordu. Taraftardaki bu ikilem Aykut Kocaman’ın istifası sonrası bir de Aziz Yıldırımcıları ortaya çıkardı. Alex’te, Aykut Kocaman’da kötüydü; tek efsane Aziz Yıldırım’dı. Bu üç farklı kulvarın adamı sanki tek kulvardalarmış gibi birbirleri ile dövüldü. İşte bu bölünme, bu ayrışma bir daha asla kulübün peşini bırakmadı.

Aykut Kocaman istifa etti. Ersun Yanal yerine geldi. Ersun Yanal takımı muhteşem futbolla, muhteşem bir şampiyonluğa taşıdı ama nafile. Şampiyonluk sonrası taraftar yine bölündü; Aykutçular, Ersuncular. Aykutçulara göre Ersun Yanal, Aykut Kocaman’ın hiç şampiyonluk göremediği o hazır kadrosunu şampiyon yapmıştı. Ersun Yanalcılar ise Aykut Kocaman bu kadroya defans yaptırıyordu, bu kadroyu haketmiyordu diyordu. Devam eden süreçte Ersun Yanal kovuldu. Taraftarlar tribüne küstü. Aziz Yıldırımcılar yine meydana çıktı ve iki hocayıda kötüledi hatta başkanın “bir daha ikisi de bu kulüpten içeri giremez” lafının ardından kendilerini kulübün sahibi ilan ettiler.

Ersun Yanal krizinden sonra İsmail Kartal teknik direktör oldu. İsmail Kartal belki taraftarın ortada buluşabileceği kişiydi. Hem Aykut Kocaman’a hem de Ersun Yanal’a yardımcı antrenörlük yapmıştı. Ancak İsmail Kartal’da tutmadı, hala ikilem devam ediyordu. Ersuncular; Ersun Yanal olsa çoktan şampiyonduk diyordu, Aykutçular ise Aykut Kocaman geri gelmeli diyordu. İsmail Kartal’ın Fenerbahçe’si 5 attıkları Rize deplasmanından dönerken silahlı saldırıya uğradı. Bu bölünmelerden önce böyle bir saldırı olsaydı Fenerbahçe taraftarı ortalığı yangın yerine çevirirdi. Yapmadılar, nedeni; hoca Aykut Kocaman veya Ersun Yanal değildi, o takımda artık Alex yoktu.

İsmail Kartal sonrası takıma yıldız yağdı, Nani, Van Persie, Kjaer gibi gerçek yıldızlar artık takımı tekrar şampiyon yapacaktı. Vitor Pereira teknik direktörlüğe getirildi. Takım iyi başladı, kötü bitirdi. Pereira ve Van Persie çatışması tekrar takımı böldü. Pereiracılar Fernandao daha iyi derken Van Persieciler, Van Persie’nin uçan kafa golünü her sosyal medya ortamında paylaşmaya başladı. Ivan Bebek ve Braga olayı belkide taraftarı o sezon birleştiren tek şeydi. Vitor Pereira gitti Dick Advocaat geldi, Advocaat gitti Aykut Kocaman geldi. Bu seferde “hani Aykut Kocaman bir daha bu kulüpten içeri giremezdi” diyen Ersuncular ve Alexçiler başkana ve Aykut Kocaman’a sallamaya başladı. Taraftar tribüne gitmedi, Aykut Kocaman’da o sezon şampiyon olamadı. Fenerbahçe Başkanlığı seçimleri yaklaşmıştı. Taraftar bu kez Ali Koççular ve Aziz Yıldırımcılar olarak bölündü. Ali Koç başkan oldu. Aykut Kocaman ile çalışmak istediğini söylediği halde taraftar baskısı ile Aykut Kocamanı gönderdi Ali Başkan.

Ali Koç seçilince taraftar tribüne geri döndü. Ali Koç aslında kulüpteki problemi gördü. Ersun Yanalcıların çağrılarına kulaklarını kapattı. Philip Cocu’yu takımın başına getirdi. Avrupa’nın yükselen, gözde hocası idi Cocu. Bir de Damien Comolli’yi sportif direktör yaptı. Kötü futbol ve kötü sonuçlar daha ligin ilk yarısı bitmeden taraftarı tekrar böldü. Aykutçular ve Ersuncular kendi hocalarını istemeye başladı. Bu kez Ersuncular başarılı oldu. Ersun Yanal, Fenerbahçe tarihinin en kötü sezonunda ateşten gömleği giydi. Bana kalırsa yetersiz kadro ile 1 senede gayet güzel futbol oynattı; her şeye rağmen. Fenerbahçe, Ali Koç başkanlığında da başarıdan uzak kaldı. Taraftar tekrar bölündü Aziz Yıldırımcılar ve Ali Koççular olarak.
O çok güzel olan 2000-2011 arası süreçte Fenerbahçe her zaman Anadolu’nun en iyi futbolcularını takıma toplardı. O futbolcuların üzerine bir kaç yıldız transferi ile her zaman zirveye oynardı. Fenerbahçe taraftarı ise eskiye dönmek istiyor fakat takıma, Anadolu takımlarından futbolcu gelsin istemiyor.
Fenerbahçe taraftarı 10 senedir bölünmeye, ayrışmaya devam ediyor. Fenerbahçe 10 senedirde istikrar yakalayamıyor. Taraftar eğer başarı istiyorsa Ersuncu, Aykutçu, Alexçi, Azizci, Koççu alt kimliğini bırakıp Fenerbahçe üst kimliğinde birleşmeli.

Tekrar Fenerbahçe taraftarına gelince; ferdi olduğum bu ailenin çekmediği çile, yemediği jop, solumadığı biber gazı kalmadı. Taraftarlar ne derlerse desinler haklılar. Ancak Fenerbahçe bu kadar ekonomik sıkıntılar ile boğuşurken, taraftarın bir kez olsun susup, yönetime güvenmesi, tribüne gelmesi, takıma destek olması, Fenerbahçe’sinin yanında olması gerekiyor. Başka Fenerbahçe yok.
Bir Cevap Yazın